Hükümetin, vaka sayılarını şehir bazında ve doğru bir şekilde açıklamasını isterdim. Hatta mahalle mahalle verilseydi insanlar sorumluluk hisseder ve mahallesindeki sayıları düşürmek için çalışabilirdi.
Pandemi döneminde yönetimin, şirket sahipleri ve vatandaştan hiç bir alacağından vazgeçmezken ve vazgeçmesi gereken şeylerden vazgeçmemesi bence vurucu bir olaydı. Hükümet pandemide iyi bir sınav vermedi.
Aynı zamanda gerçek bir tehdit karşısında sadece laf üretmenin ve rakamları değiştirmenin bir işe yaramadığını hep beraber deneyimledik. Bu süreçten ders alınması gerekiyor çünkü ülkemizin refah seviyesi gerçek bir tehdit halini almış durumda. Ne kadar laf üretilirse üretilsin ne kadar rakamlarla oynayıp güzel istatistikler sunulursa sunulsun, üretim yapıp bunu yurt dışına göndermek önemsenmediği sürece refah seviyemiz yukarı yönlü olmayacak.
Bu yıl ticari olarak kayda değer bir yükseliş yaşamadığımız ancak geriye düşmediğimiz içinde mutlu olduğumuz bir yıldı. Ticaret hayatında yerel krizleri bir çok kez görmüştük ancak bu yıl yaşımız itibariyle ilk kez global bir krizi yaşadık. Kendi adıma büyük gemi sahibi olmaktan vazgeçtiğim bir yıl oldu diyebilirim.
Pandemide tüketici alışkanlıkları da değişti. Henüz e-ticarete kazandıramadığımız bir çok tüketiciyi şartlar nedeniyle e-ticaret ile tanıştırdık ve yeni tüketicilerin pazara girmesiyle önümüzdeki yıldan itibaren e-ticaret girişimcileri hızlı büyüme yaşayacak gibi gözüküyor.
Önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde e-ticarette pazaryerlerinin tekelleştiğine, günlük tüketim ve niş sektörler dışındaki tüm küçük perakendecilerin yok olduğuna şahit olacağız gibi gözüküyor. Ticaretin dijitalleşmesi hızlandı ve kaçınılmaz olarak geliyor. Offline para kazananlar, hemen bu dönüşüme entegre olmak için çalışmaya başlamalı.
Dijitalleşen ticaretle birlikte dijitalleşen şirketlerle de tanışıyoruz. Yakın gelecekte birbiriyle hiç tanışmamış sadece dijital olarak bir araya gelen insanların çalışmasıyla oluşmuş ürünleri kullanmaya başlayacağız. Bugün Gitlab gibi başarılı şirketlerde bunun erken örneklerini görüyoruz yakın zamanda bu akımın trend hale geleceğini düşünüyorum.
Önümüzdeki yılın başında Google, Facebook gibi büyük servis sağlayıcı şirketler Türkiye’de temsilci çalıştırmaya başlamazsa yaptırımlar ile karşılaşacaklar. Söylenen bazı yaptırımları teknik olarak uygulamak mümkün gözükmüyor ancak reklam verme konularıyla ilgili bir yaptırım gelecek gibi gözüküyor. Eğer bu durum gerçekleşirse hem bu reklamlar ile geçinen yayıncı şirketler hem de bu reklamları vererek gelir elde eden şirketler tarafında krizler oluşacak. Şimdilik iki tarafta güçlerini test etmeye istekli gözüküyor. Pandemiden dolayı ekonomik olarak sıkıntı yaşayan küçük startupların Google reklamları veremediğini, Instagram’da ürün reklamı yapamadığını ve Youtube geliri ile geçinenlerin kazançsız kaldığı bir dönemi düşünmek bile istemiyorum. Bu konu 3-4 ay kadar çözümsüz kalırsa bir çok küçük girişimciyi yok etmeye yetecektir. Bu yaptırımlar hiç gerçekleşmeden masada makul bir çözüme ulaşmak hükümetin vatandaşına karşı olan bir sorumluluğudur.
Ülke olarak son 4-5 yıldır krizlerle boğuşuyoruz ve artık önemsemekten sıkıldık. Siyasetçilerin bilinçli şekilde yaptığı kutuplaştırma kampanyalarından sonra artık bir toplum olduğumuz bile şüpheli hale gelmiş durumda. Umarım önümüzdeki dönemlerde toplum olarak birleşme, barışma, normalleşme ve huzuru bulacağımız zamanları yaşarız.